Arkanızdan Ne Derler – Başarı

Bugün bir film izledim, filmin başlangıç noktası arkanızdan, arkamızdan ne derler üzerine. Burada bahsettiğim arkadan konuşma, dedikodu dediğimiz arkadan konuşma değil. Öldünüz, ahirete göç ettiniz. Sonrasında insanlar sizi nasıl anar, arkanızdan neler söyler? Film bu noktadan başlıyor, filmin yarısını izledim henüz ama şu an için beni ilgilendiren kısmı, bu yazının konusu giriş kısmı zaten.

Konumuzla hiç alakası yok ama filme geçmeden önce dedikodu üzerine aklıma gelen bir şeyi paylaşayım. Bir yerde okumuştum, “Sizin arkanızdan konuşuyorlarsa siz onlardan öndesiniz demektir” diyordu. Bu da böyle aklıma gelen bir anekdot. Bir yarış falan var herhalde, kim kimden önde onun takibini bu şekilde yapmayı öneriyor herhalde söyleyen kişi.

Filme dönersek, film başında kısaca başrolümüzün sahilde yürüyüşünü görüyoruz. Denize doğru zıplarmış gibi poz veriyor, sahne değişiyor. İkinci sahnede ailesi, tanıdıkları hemen daha cesedi bulunmadan başrolün öldüğüne hükmedip boş tabutla cenaze töreni için kilisede toplanıyorlar. Böyle hızlı başlayıp, direk konuya geçen filmleri severim, genelde güzel, akıcı filmler olur. Diğer türlü asıl olaya gelene kadar canımızı çıkarır yönetmen, biz de hayattan da filmden de bezeriz.

Filme tekrar dönersek, ölü zannedilen başrolün -halbuki başrol bu adam kolay kolay ölmez- arkadaşı ölen hakkında konuşma yapmak için kürsüye çıkıyor. Çok bir şey söyleyemiyor, oynadıkları oyundan, dans yarışmasından falan bahsediyor. Bu sırada başrol kapıdan giriyor, herkes şok. Tören iptal oluyor, dönüyorlar eve. Azarlamalar, kızmalar, suçlamalar yöneltiliyor. Klasik kız çocuğunun babasını azarlama sahnelerini izliyoruz. Yabancı filmlerde bu sahneye çok denk geliyorum, kızlar babasını azarlıyor, erkekler umursamaz takılıyor.

Herkes gidiyor, başrolle törende konuşma yapan arkadaşı kalıyorlar. Cenazede yapacağı konuşma için aldığı notları görüyor, ver bakıyım şunlara deyip alıyor notları. Bakıyor kayda değer hiç bir şey yok. Benim hakkımda böyle mi konuşacaktın, ne biçim arkadaşsın triplerine giriyor bizim başrol. Arkadaşı buyur sen kendini anlat diyor. Bronz madalyam var diyor. Ne zamandı, 30-40 yıl önce. Onun haricinde kendi de bir şey söyleyemiyor. O zaman hayatta hiç bir şey başarmadığını düşünmeye başlıyor, ne yapabilirim de bunu değiştirebilirim diye ilerliyor film.

Bizi ilgilendiren kısım buraya kadar. Kendi hayatınıza, çevrenizdekilerin hayatına şöyle bir bakın. Arkanızdan, arkalarından ne derler? Ya da arkamızdan ne dendiği önemli mi? Bu sorulara cevap vermeye çalışacağım. Yine zor bir konuya geldik gibi hissediyorum. Şöyle bir söz okumuştum; “Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır”. Hayvan ölür, semerini alırsın, başka bir hayvana takarsın döngü devam eder. İnsanın hayvandan farkı arkasında bir eser bırakmasıdır.

Bu eser herhangi bir şey olabilir; yazılan bir kitap, çekilen bir film, yapılan bir bina, bir cami, bir kütüphane… Yetiştirilen bir çocuk bile aslında bir eserdir. Hatta belki de en önemli eserlerden birisidir. Toplumu iyiye ya da kötüye yönlendirecek yapbozun parçaları onlardır. Kendi adıma bu yazdığım blog, bir eser olabilir. Şu an oynanmıyor olsalar da yıllar önce yaptığım bir kaç oyun var. Onlar da belki bir eser olarak görülebilir.

Filmin bahsettiği bu tarz şeyler değil tabi ki. Kayda değer diyebileceğimiz başarılar. Bu adam bunu, şunu yapmıştı dedirtecek şeyler. Rahmetlinin çok güzel blog yazıları vardı, okunmazdı ama güzellerdi denmesi çok da bir güzelleme değil gibi. Çevrenize bu gözle baktığınızda aslında çoğu kişinin bu anlamda kayda değer diyebileceğimiz bir başarısı yok. Buradaki başarı tabi ki dünyevi diye nitelendirebileceğimiz başarılar, ahirete yönelik olanı Allah bilir.

Arkamızdan muhtemelen iyi biridir diyecekler, yani öyle ümit ediyoruz. Rahmetli şunları başardı, bunları yaptı denilenler de olacak ama dikkat ederseniz böyle kişiler çok azdır. Genelde şöyle iyi biriydi, böyle eğlenceliydi, güler yüzlüydü gibi şeyler söylenir. Bunlar da önemli tabi ki, hatta İslami açıdan bakarsak belki de en önemlisi bunlar. Müminlerin birisini iyi anması, onun Allah katında da iyi birisi olmasına delalet eder. Müminler Allah’ın yer yüzündeki şahitleridir. Bu konunun detayları için şu yazıya bakılabilir.

İslami açıdan baktığımızda arkamızdan ne söylendiği bu noktada önemli. İstisnai durumlar da var tabi ki, aklıma şu an bir tane örnek geliyor. Herkesin kötü zannettiği ama aslında iyi olan birisi. Cenazesi ortada kalıyor, herkes kötü biri olduğunu düşünüp namazını kılmıyor. En son tebdili kıyafetteki padişah namazını kılıp defnediyor. İstisnai bir durum, genel için arkalarından ne söylendiği önemli, biz de iyi anılırız diye ümit ediyoruz.

Dünyevi açıdan baktığımızda, filmdeki amcanın girdiği haleti ruhiyeyi anlamak mümkün. Yaklaşık 70 yıl bir hayat yaşamış, tabiri caizse eline geçen bir hiç. Bari öldüğümde arkamdan bakın şunları başarmıştı desinler diye düşünerek bir şeyler yapmaya çabalıyor. Bahsettiğim İslami açıya kendimizi çekip bu tarz dünyevi başarılar gereksizdir diyemem. Bugün ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın deniyor. O dengeyi kurabilmek önemli, genelde bir tarafa yüklenip diğerini ihmal ediyoruz.

Şöyle bir örnekle bitireyim. Biraz çıtayı yüksek tutacağım ama Mimar Sinan’ı düşünelim. Yaptığı eserler yüz yıllara meydan okuyor, Allah’a şükür bir çoğu hala ayakta ve insanlığa hizmete devam ediyor. Dini açıdan bakarsak, insanlara hizmet için yapılmış bir çok eser. Dünyevi açıdan bakarsak inanılmaz başarılarla dolu bir hayat. Hem dini hem dünyevi, iki taraftan da başarılı. Bizim gördüğümüz bu en azından. Çıta baya yüksek oldu ama hedefimiz bu olmalı. O zaman arkamızdan iyi birisiydi de derler, neler başarmış helal olsun da derler. Herkes mutlu olur.

Leave a Comment