Şöyle bir şey söylenir: “En sık görüştüğünüz 5 kişinin ortalaması olursunuz”. Sosyal medyada ya da günlük hayatta birilerinden duymuşsunuzdur. Duymadıysanız da şu an benden duydunuz, sizi de bu cümleyi bilenler halkasına dahil etmiş oluyoruz. Bu cümleyi çeşitli bağlamlarda duydum, kötü çevre, iş hayatı, yatırım şu an için aklıma gelenler.
Mantık basitçe şu, en çok etkilendiğiniz kişiler en çok görüştüğünüz kişilerdir. Bizim kültürümüzde bunun için bir atasözü bile var: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”. Klasik bir örnek olacak ama arkadaşı -bizim orijinal cümlede karşılığı sık görüştüğün kişi- kötü alışkanlıkları olan biriyse, seni de yanına çekme riski var. Bu sebeple zaten küçüklüğümüzden beri bize hep arkadaşlarınızı iyi seçin, kötü alışkanlıkları olanlarla arkadaşlık yapmayın derdi büyüklerimiz.
Konumuz kötü arkadaş, iyi arkadaş değil. Bu yazıda çevremizin bizi nasıl etkilediğini bir kaç örnekle anlatmaya çalışacağım. Farkında olmadan insanlar birbirlerini etkilerler, bu bazen müspet bazen menfi olur. İslami bakış açısında buna inikas denir. Beraber oturduğunuz, yediğiniz, içtiğiniz kişinin halinden size de bulaşır derler. Bu yüzden salihlerle beraber olun denmiştir. İşin bu boyutundan da bahsettikten sonra örneklere geçeyim.
Geçenlerde bir yazı okudum, girişimcilikte 15 yılını devirmiş bir kişi tecrübeleriyle ilgili bir yazı yazmış. Yazı bence çok ilginç bir şekilde başlıyor. Ben küçükken diyor evde sürekli girişimcilikle, iş kurma ile ilgili konuşmalar olurdu. Babam bana sürekli böyle fikirler aşılar, maddi açıdan beni kısıtlar, kendim bir şeyler başarmamı isterdi. Böyle olunca okul çağlarından itibaren ne yapabilirim, nasıl para kazanabilirim üzerine kafa yordum diyor.
Hal böyle olunca da ilk işini üniversite yıllarında kurmuş, para kazanmaya da başlamış. Üniversite bitince daha büyük şirketler kurmuş, bazılarını satmış, devretmiş vs. Küçüklükten itibaren sürekli o yönde bir yönlendirme olduğu için ağaç yaşken o yöne eğilmiş yani. Ortalama bir ailenin çocuğuna baktığımızda ise o dönemlerde amacı ilk fırsatta kendini dışarı atıp top oynamak, bilgisayarda daha fazla oyun oynamak. Ailenin sunduğu ilk eğitim çok önemli aslında. Topu yine anne babalara attık, kendimiz sıyrıldık aradan.
Diğer bir örnek tanıştığım bir müteahhitten. Kat karşılığı inşaatlar yapan, arsa yatırımı yapan birisi. Kızını da bu minvalde yönlendirmiş. En son gördüğümde kızı Dubai’de bilmem kaç milyon dolarlık bir projeye yatırım yapıyordu. Biz de geç kalan yatırımcılar olarak bir arsaya bu müteahhit abiyle bakmaya gittik. Çok güzel bir bina gösterdi, kızımın burada 11 tane dairesi var dedi. O da sizin gibi arsa aldı, ev yaptırdı, sattı, başka bir yeri aldı, yıllar içinde büyüttü.
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş yani. Bana kimse böyle bir imkan olabileceğini göstermedi, ben de çok girişken değildim. Sonuç geç kalınmış bir yatırım. Tabi yatırımla ilgili şöyle ilginç bir söz de var. Ne kadar geç, o kadar erken. Çok garip bir cümle ama mantığı şu, artık geç kaldım diye düşünme, daha fazla bekleme aksiyona geç. Bugün de bir şey yapmazsan, 3-5 yıl geçince yine geç kaldım diyeceksin. Neyse yatırım olayını burada kapatayım, biz konumuza dönelim.
Buraya kadar söylediklerim hep aile içinde gerçekleşmiş şeylerdi. Anne, baba ya da yakın bir akraba çocuğu yönlendirir. Sonuçta küçük yaşlarda en sık görüştüğümüz kişiler onlar olduğu için onların ortalaması oluyoruz. Daha ilerleyen yaşlarda bu sefer çevremiz, arkadaşlarımız, iş arkadaşlarımız devreye giriyor. En çok onlarla görüşüyoruz. Onlar sürekli futbol konuşuyorsa, biz de ona yöneliyoruz. Siyasetle haşır neşirlerse biz de o minvalde konuşup duruyoruz.
Müteahhit abi de bana bu beş kişinin ortalaması olayını söylemişti. Biz demişti, nasıl bir yatırım yaparız, nereden arsa alırız onu konuşuruz. Başkaları futbol, siyaset konuşur durur demişti. Onlarınki de öyle bir çevre. Nasıl bir çevrede olduğumuz, kimlerle sık görüştüğümüz önemli o yüzden. Konuyla ilgili bir hadis-i şerif ile konuyu kapatalım:
“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45)