Daha İyi Olmak – Galatasaray Frankfurt

Geçenlerde Galatasaray, Frankfurt karşısında maalesef ki 5-1’lik bir mağlubiyet aldı. Kimileri bu skora çok üzüldü, kimi çok sevindi, kimi alay etti, kimi fark etmedi bile. Bir çok şeyler yaşandı. Haliyle her mağlubiyet sonrası olduğu gibi bu olayı eleştiren bir çok kişi oldu. Eleştirilerin merkezinde ağırlıklı olarak teknik ekip vardı. Her şey bitti, eldeki bilgilerle herkes eleştiriye başladı. Olayın sonrasında konuşma isimli yazımda bundan zaten bahsetmiştim. Bu yazının konusu farklı.

İki ayrı perspektiften örnek vermek istiyorum, ilki futboldan. Yine geçenlerde Manchester derbisini izledim. Yani Manchester City, Manchester United maçı. Maç inanılmaz tempolu, United yenik durumda ama hala canla başla mücadele ediyor. Seyir zevki yüksek bir maç oynanıyor. İki takımda ciddi bir efor harcıyor. Maç sonunda City 3-0 gibi net bir skorla galip geldi. Bana sorarsanız United gayet iyi mücadele etti. Takım olarak sıkıntılı zamanlardan geçiyorlar, buna rağmen iyi bir mücadele ortaya koydular.

Bu maç bittiğinde Fenerbahçe Trabzonspor maçının olduğu aklıma geldi. Normalde Galatasaray maçları hariç ligdeki diğer maçları izlemem. O an yapacak bir şeyim yoktu, bir bakıyım dedim. Önceki maça kıyasla inanılmaz yavaş bir oyun oynanıyor. Ne oynandığını anlamak zor, aralarında anlaşmışlar sakin sakin oynayalım demişler sanki. Son dakikalara doğru Trabzon biraz hareketlenir gibi oldu, onun haricinde maçta çok izlenecek bir şey yok.

Aynı hafta sanırım, Eyüp ile Galatasaray’ın maçı vardı. Maç sanki yarım hızda oynanıyor, iki tarafta sanki ağır çekimde. Öyle maçlar oluyor ki biz ne izliyoruz, niye izliyoruz diye sorguluyoruz ister istemez. Diğer taraftan İngiltere ligine bakıyorum, her takım belli bir seviyenin üzerinde oynuyor. Klasik bir tabir vardır, herkes herkesi yenebilir denir. İngiltere liginde takımların belli bir efor sarf etmeleri lazım, yüzde yirmisi, otuzuyla oynayıp kazanmaları çok zor. Her rakip dişli, ister istemez siz de sürekli iyi olmalısınız.

Futbol dışında bambaşka bir şeyden örnek vereceğim şimdi de. Call of Duty diye bir oyun var, eski bir oyun. Yıllar önce bu oyunu kardeşim bilgisayara kurmuştu. Online oynaması eğlenceli geldi, ben de oynamaya başladım. Kuralları olan, kaliteli gibi duran bir sunucuya girdim. Hemen herkes iyi oynuyor, seçmece oyuncular toplanmış gibi. Ne olduğunu anlamadan vuruluyorum. Kolay pes eden birisi değilim, sunucuyu, koyulan kuralları falan da beğendiğim için orada devam ettim.

İlk günler sadece ölüyorum, arada bir kaç kişi vurabiliyorum. Oynamaya devam ettim, zamanla üst sıraları zorlar hale geldim. Bir süre sonra genelde ilk üçe girebiliyordum artık. Bazı yıllarını vermiş oyuncular vardı, onlar oyundaysa birinci olmak biraz hayal gibiydi. Onlar olmadığı zamanlar ya da inanılmaz performans gösterdiğim zamanlar birinci olabiliyordum. Zaman bu minvalde akıp gitti, ne olduysa bu server oyuncu çekemez oldu. Oyuncu sayısı azaldı, artık kimse girmemeye başladı.

Böyle olunca ben de başka server arayışına girdim. Normalde oyunu açardım, sunucuda 10-15 kişi varsa oynardım, yoksa kapatırdım. Başka sunuculara girince oyun bana inanılmaz kolay gelmeye başladı, o kalitede oyuncular başka yerlerde yoktu. Rahat bir şekilde ilk üçe girebiliyordum, genelde birinci oluyordum. Bir süre sonra da zaten oynamayı bıraktım, şu an ilk üçe bile giremem muhtemelen :). Bu yeni girdiğim serverlarda yıllarını bu oyuna vermiş kişiler vardı ama çok iyi değillerdi.

İki örnekte de anlaşılacağı üzere bazı alanlarda iyi olmak sadece kendi elimizde olan bir şey değildir. Başkalarıyla rekabet etmek, özellikle sizden daha iyi olanlarla rekabet etmek sizi sürekli geliştirir. Bunu bir çok şeye uygulayabilirsiniz. Rekabet ettiğiniz kişiler zayıfsa az eforla kendinizi iyi zannetme hatasına düşebilirsiniz.

Oyun örneğinde de söylediğim gibi yıllarını bu oyuna vermiş ama bir noktadan sonra yerinde sayan kişiler var. Daha iyi kişilerle oynasalardı bu ister istemez onları yukarı çekecekti. Yukarı çekmediği senaryoda zaten bir süre sonra oynamayı bırakmanız gerekir. Sürekli yenilmeyi kimse istemez, yani en azından ben istemem.

Futbol örneğine dönersek, eskiden Türkiye ligindeki takımlar daha güçlüydü. Ya da Fenerbahçe, Galatasaray ve diğerleri arasındaki uçurum daha azdı. Hangisini seçersiniz bilmiyorum ama şu an görünen tabloda Galatasaray ciddi bir efor sarf etmeden Türkiye’de rakiplerini yenebiliyor. Avrupa’ya gidince işler değişiyor haliyle. Kimisi bunu ligimizin seviyesine bağlıyor, kimisi hakemlere, kimisi başka bir şeye.

Kimin neye bağlamak isterse bağlar, bir şey diyemeyiz. Benim diyebileceğim daha iyi olmak istiyorsanız, sizden daha iyilerle rekabet etmeniz. Diğer türlü gelişmeniz çok zor.

Leave a Comment