Dizilerdeki Hayatlar – Simülasyon Oyunları

İzlediğim yerli bir dizi vardı. Dizideki başrol karakteri sürekli bir yerlere gidiyor, atlıyor arabaya bir yerlere gidiyor. Sürekli bir faaliyet halinde ama iş için değil, iş harici ne gelirse aklınıza. Arkadaşıyla bir yerlere gidiyor, kızın birinin yanına gidiyor. Hakkını yemeyelim, ara sıra iş yerine de uğruyor. Uğruyor ama orada da başka işlerle uğraşıyor ya da oturup dertleşiyorlar. Bir bölüm en son dayanamadı herhalde, yanındaki adama: “Biraz da iş yapalım, buraları boş bırakmayalım” dedi. Hele şükür dedim, gerçi kendisi yine bir şey yapmadı, yanındaki adamı azarladı.

Dizide başrolün iş yaptığı sahneleri gösterseler, sıkıcı olur herhalde. Daha çok dram, aksiyon, komedi lazım izleyenlere. O bakımdan başrolün sürekli faaliyet halinde olmasına hak veriyorum. Gerçi bu aralar simülasyon oyunları furyası var. Çok ilginç bir şekilde gerçek hayatta yapmayacakları işleri insanlar oyun olarak oynamayı seviyorlar. Bu aralar en popüler oyun türlerinden biri haline geldi. Aklınıza ne gelirse simülasyona çevriliyor. En son gassal simülasyonu gördüm, meşhur Gassal dizisinden sonra böyle bir oyun yapılması çok şaşırtıcı değil gerçi. Sonuçta bir bilinirlik var, bir fırsat var. Oyunun reklamını da ölünce beni kim oynayacak cümlesiyle yapıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam.

Simülasyon oyunları moda olunca hemen bir tartışma da çıktı tabi. Simülasyon oyunu karşıtı bir kesim var. Bir aralar da hyper casual oyunlara karşıt olanlar vardı. Bu tarz oyunlar daha basit görüldüğü için karşı çıkılıyor anladığım kadarıyla. Kimisi özensizlik diyor, kimisi hızlı para kazanma arzusu diyor. Herkes bir şey diyor. Simülasyon yapanlar da burada bir fırsat görüyor ister istemez. O fırsatı değerlendirmek istiyor, sonuçta geniş bir oyuncu kitlesine ulaşmak zor bir şey. Düşük bütçeli yapımlar için çok daha zor. Hazır bir kitle var neden değerlendirmeyelim diye düşünülüyor.

Ben aktif olarak oyun geliştirmediğim için bu konuda çok bir yorum yapamayacağım. Sadece tarihe not düşmek açısından yeri gelmişken bahsetmek istedim. Sadece ufak bir noktaya değinmek istiyorum. Hyper casual dediğimiz çok daha hızlı üretilen ve tüketilen oyunlarda kısa sürede milyonlarca oynanışa ulaşabiliyordu oyunlar. Hızlı bir şekilde patlayan bu sektör hızlı bir şekilde kayboldu gibi gözüküyor. Benzer bir şey simülasyon oyunları için de yaşanacak muhtemelen. Çok derinliği olmayan ya da sunduğu şey kısıtlı olan oyunlar kullanıcıyı bir süre sonra tutamayacak ister istemez.

Eski oyunları düşünüyorum. Bazı oyunlar var, çıkalı 10 yılı aşkın süre olmuş, hala bir oyuncu kitlesi var. Çocukken oynadığımız bir oyun vardı, kardeşimle yıllar sonra tekrar oynayalım dedik. Eski günlerin hatırına. Oyunu kurduk, internette araştırırken gördüm ki birileri oyuna çok oyunculu oynama seçeneği eklemiş. Biz de buna çok oyunculuya girelim bari dedik. Oyunun çıkış tarihi 1998, bizim oynadığımız tarih iki bin yirmi küsur. Oyunu hala oynayan bir kitle olduğunu hayretler içinde gördüm. Kaliteli bir oyun yapınca, insanlar 20 yıl geçse de oynuyor yani. Kısıtlı bir oyunsa, kısıtlı bir süre geçince tarihin tozlu sayfalarına karışıyor. Adını sanını kimse hatırlamıyor.

Aktif olarak oyun geliştirdiğim zamanlarda, ben de küçük, basit oyunlar yapardım. Bir tanıdık vardı, o aylar harcar bir tane oyun çıkarırdı ama kaliteli çıkarırdı. Ben aynı sürede en az 4-5 oyunu devirirdim. Ne oldu peki? Benim oyunlar kısa vadede iyi oynanma rakamlarına ulaşsa da kaybolup gittiler. O arkadaşın, aradan zaman geçse de oynanan oyunları vardı. Onunkilerde bir noktada kayboldu ister istemez, sonuçta tek geliştirici, kısıtlı imkanlar, bir yere kadar. Benim amacım sevdiğim işi yapmak, biraz da para kazanmaktı. Bu yönden bakılınca amacıma ulaştım sayılır. Arkadaş daha az oyun yaptı ama benden çok daha iyi kazandı. Ben sürekli bir koşturmacadayken o daha rahat geliştirdi. Benim artım ne oldu derseniz, çok farklı türde oyun yapma imkanım oldu. Bu da bana ileriki kariyerimde çok yardımcı oldu. Arkadaş ne yaptı bilemiyorum, o da yararını görmüştür diye ümit ediyorum.

Yani beklenti ne, kazanılan ne ona bakmak lazım. Herkes istediğini alıyorsa simülasyon olsun, AAA olsun bırakın ne istiyorsa onu yapsın herkes. Günün sonunda istediğinizi alıyorsanız ne ala, alamıyorsanız bir düşünmek lazım nerede yanlış yapılıyor. Alternatifler neler, ne yapsam daha iyi olur gibi farklı yollar düşünmek lazım. Şöyle bir söz geliyor aklıma az buçuk bu durumla bağlantılı. İş hayatı için söylenen bir şey; çalıştığın yerde ya iyi kazanacaksın, ya da iyi öğreneceksin. Her ikisi de olsa süper olur tabi ama ikisi de yoksa doğru yerde değilsiniz demektir. Bu olay da benzer, günün sonunda bir şeyler, tercihen istediğiniz bir şeyler elde ediyor olmanız lazım.

Simülasyon olayı böyle, diziye geri dönebiliriz sanırım. Dizilerdeki hayatı yaşayan birisi var mıdır acaba diye merak ediyorum. Tanıdığım kısıtlı çevremde böyle bir kimse yok. Milyonluk patronlar bile sabah erkenden işe gidiyor. Yılda iki, üç hafta tatil, yurt dışı gezileri falan yapıyorlar. Onlar da sabah erkenden işlerinin başında ama. Dizilere çok özeniliyor ama gerçek hayatta bir karşılığı yok sanırım. Neyse çok da bildiğim sular değil, bu yazıyı da burada bitirelim en iyisi.

Leave a Comment