Klasikleşmiş Sahneler – Elle Tetiklenen Bomba

Geçenlerde bir dizi izliyorum. 3-4 kişi bir bombayı taşıyor, bomba ile merdiveni patlatacaklar. Bu sayede onları takip edenler peşlerinden gelemeyecek. Düşmanın hareket kabiliyetini kısıtlamak istiyorlar kısacası, bulundukları mekandaki tek yol o büyük merdiven. Ne asansör var ne başka bir şey, merdiven yoksa yukarı doğru kanca falan atıp tırmanmanız lazım. Bu da pek mümkün değil gibi, aşağıda sıkışıp kaldınız gibi gözüküyor.

Bombayı taşıyorlar patlatacakları noktaya geliyorlar, bir de ne görsünler… Uzaktan tetikleyici kaybolmuş, düşmüş, bir şeyler olmuş. Yerinde yok! Eyvah, acaba ne yapsak? Klasikleşmiş bir fedakarlık sahnesi yaşanıyor. Ne güzel, ne fedakar insanlar var ama işin kötü yanı izleyen herkes tahmin etmişti zaten bunun olacağını. Sonuç gerilim, şaşırma hisseden var mı?

Patlatmaya gönüllü olan kişi yan rolden hallice bir karakter. Fünye düşmeseydi, uzaktan kumandayla patlatsalardı ne değişecekti? Dizinin akışında pek bir etkisi olmayacaktı bence. Bu karakteri illa öldürmek istiyorsan, bir kör kurşuna da isabet ettirebilirsin. Böyle bir çatışma ortamında gayet olası bir ölüm olurdu. Bir klişeden kurtulurduk. En azından kabak tadı veren “son çare artık bu bombayı elle tetiklememiz lazım” sahnesi olmayacaktı.

Filmlerde nedense bomba söz konusu olunca hemen aklıma klasikleşmiş sahneler geliyor. Bomba genelde bir kaç saniye kala durur, birisi de erken çözse şu bombayı. Yeterli pratik kimse yapmıyor mu? Bu bombayı elbet bir kaç saniye kalana kadar gereksiz gerilim vermeye çalışmadan çözebilecek birileri vardır.

Bir kaç saniye kala patlama deyince aklıma Sherlock dizisindeki bomba sahnesi geliyor. Watson’a şaka yapmak için küçük bir kalp krizi geçirtiyor, sonrasında bombanın arkasındaki bir tuştan geri sayımı durduruyor. Daha önce hiç bir yapımda böyle bir şey görmemiştim şahsen. Klişe yok, farklı bir bakış açısı. Aynı şeyleri pişirip pişirip servis etmekten çok daha iyi. Bu yüzden belki de Sherlock efsane diziler arasına adını yazdırıyor.

Yapımcıları da bir noktaya kadar anlıyorum. Her dakika yeni fikir bulmalarını beklemiyorum, ister istemez başka yapımlarla benzerlikler olacaktır. Bazılarına da klişe deyip yaftalayacağız biz de. Bir sahneyi izlerken ben kesin bu bomba bir saniye kala durur diyorsam, beni farklı düşündürtemiyorsa, demek ki bir şeyleri yanlış yapıyorlar. Orada bir saniyeye kadar gitmesindeki amaç izleyiciye gerilim vermek diye düşünüyorum. Öylesine koyduk öyle bir amacımız yok deniyorsa, o zaman klişeden devam, müziği de ama ona göre seçin bir zahmet. Gerilim değil, lay lay lom bir müzik olsun.

Film ve dizilerde bombayı elle tetiklemek zorunda kalan zavallı oyunculara da ufak bir tavsiye vereyim. Uzaktan tetiklenen bomba yapabiliyorsunuz, ciddi bir bilgiye sahipsiniz yani. Olur da fünye, uzaktan tetikleyici neyse ona bir şey olursa diye bir de zamanlı patlatma özelliği ekleyin bence. En azından uzaktan patlatma bozulursa, 25-30 saniye bir şey girersin süre olarak. Bu sayede belki kurtulma şansın olur.

Yönetmen, senarist ya da kararı kim veriyorsa illaki o elle tetiklenme klişesini izleyiciye izletmem lazım diye tutturursa, tabi bu da kurtarmayabilir. Bu sefer nasıl bir ekipse uzaktan tetiklemeyi bozmaları yetmezmiş gibi, üzerine bir de saniye sistemini bozarlar. Bu durumda biri yine aradan bu işi ben yaparım diye gönüllü olacak mecbur. Bu durumda üçüncü bir yöntem düşünmemiz çok da yararlı olmayacak gibi. Onu da bozarlar, en iyisi bu sahneyi izleyip geçelim, çok kafa yormayalım üzerine.

Bu konuyla çok alakası olmayacak ama aklıma gelen klişe konulu başka bir şeyi de paylaşmak istiyorum. Doğulu bir stand up sanatçısı anlatıyor. Bana diyor sürekli söylüyorlar. Biz sizin oraları çok gezmek, görmek istiyoruz. Herkes bunu söylüyor diyor. En son sitem ediyor: “Gidin görün, bana bu klişeyi vermeyin kardeşim”. Uçağa binseniz, bir, bir buçuk saatlik yol Türkiye’nin hemen hemen her yeri. Bir yeri görmek isteyen hazırlar parasını, alır biletini gider, görür. Bu da böyle aklıma gelen bir klişe :).

Leave a Comment