Kredi Kartı Döngüsü – Tüketici

Kredi kartıyla tanışmam yıllar önce gerçekleşti. Abim bir şeyler satın almayı özellikle teknolojik aletler, bilgisayar parçaları almayı çok severdi. Sürekli yeni bir oyun çıkar, abim de bilgisayara yeni bir parça almalıyız, oyunlar kasıyor demeye başlardı. Cepte öyle bir para olmadığı için başlarda bir şey alamazdık, güç bela para biriktirebilirsek bir şeyler alırdık.

Derken kredi kartı belasına bulaştık. Tanıdığımız bir abi, benim kartı kullanın bana ödersiniz dedi. Abim de balıklama atladı tabi ki. Ben başından beri olmayan parayla bir şeyler almamıza hiç sıcak bakmıyordum. O bilgisayar parçasını alalım, şu aleti alalım derken iş öyle bir noktaya geldi ki kredi kartının sadece faizini ödeyebiliyorduk. Ben de elime geçen parayı borca yatırıyordum.

İş bu noktaya gelince kredi kartını kullandıran abi, baktı iş sıkıntıya gidiyor, daha kullanmayın kartı dedi. Biz yine borcun anca faizini ödemeye devam ediyoruz. Bir noktada bir vesileyle elimize toplu bir para geçti, o şekilde bütün borcu ödeyip hesabı kapattık.

Ben zaten kredi kartıyla bir şeyler almaya sıcak bakmıyordum, bu olaydan sonra bir daha hiç bulaşmadım çok şükür. Bazı garip bankalar zorla gönderiyor, alıp bir kenara koyup çürümeye bırakıyorum. Olta atıyorlar herhalde akılları sıra, birisini tuzağa düşürüp kredi kartı döngüsünden bize çalışır hale getiririz diyorlar herhalde.

Bankanın istediği muhtemelen sizi borca bulaştırıp, sadece faiz borcu ödeyecek duruma gelmeniz. Bu döngüye girdiniz mi, Allah korusun katlanarak gidiyor. Maaşı alıp krediye yatırıyorsunuz, yetmiyor başka kartla diğerini döndürüyorsunuz, gittikçe kötüye gidiyor her şey.

Robert Kiyosaki diye bir girişimci, yazar var. Bu olayı şöyle anlatıyor, çalışanların büyük bir kısmı devlete, bankalara çalışır. Devlete vergi verir, bankaya ipotek, kredi vs. her ay ödeme yapar. Çözüm önerisi olarak birden fazla kartınız varsa hepsine eşit ödeme yapmak yerine biri hariç hepsinin minimum ödeme miktarını ödeyip kalan parayla tek kartı ödeyin diyor. Bu şekilde birer birer borçları daha hızlı kapatırsanız diyor. Benim aklımda kalan bu kitaplarından, internetten daha net bir şekilde öğrenebilirsiniz.

Kredi kartı belasına bulaşmış çevremde bir çok insan görüyorum. Düşüncesizce yapılan harcamalar birike birike içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bankanın istediği zaten daha çok satın almanız, daha çok tüketmeniz. Buna ister banka deyin ister kapitalist sistem. Bu sistemin gözünde herkes bir tüketici. O yüzden ne kadar tüketirseniz sistem sizi o kadar sever.

Sistemin sevmesinin bir anlamı var mı? Sistem için var, bizim içinse alarm çanları çalıyor demek oluyor. Kendimizi tüketim girdabında ihtiyacımız olmayan şeyleri alır halde buluyoruz. Aldığınız şeylere baktığınızda bir çoğunun aslında ihtiyacımız olmayan şeyler olduğunu ya da gereksiz pahalı şeyler olduğunu fark edeceksiniz. Bu yolda ilerledikçe kendimizi borç içine düşürüyoruz ya da kenara para ayıramıyoruz.

Tüketici olarak görevimizi layıkıyla yerine getiriyoruz yani. Sistem bu durumdan memnun. İşimizden kazandığımız para daha da önemli hale geliyor. Kazanıyoruz, harcıyoruz, her ay baştan başlıyor yarış. Robert Kiyosaki bu durumu fare yarışı olarak tanımlıyor. Kitabında fare yarışı diyor ama kastettiği hamster diye düşünüyorum. Hamsterlar çarkın içinde durmadan koşarlar, saatlerce koşsalar da hala aynı yerdeler. Bu şekilde koşan fareler de vardır belki bilemiyorum ama hamster örneği daha aşina geliyor.

Peki ne bu duruma düşen birisi ne yapabilir? İlk etapta borçları temizlemek en mantıklı adım gibi duruyor. Sonraki adım birikim yapmak, parayı değerlendirecek bir yol bulmak. En zor adım bu sanırım, yani en azından nasıl yapılacağı diğerlerinden daha karmaşık. Bu da başka bir yazının konusu olsun. Şimdilik herkes borcundan kurtulmaya odaklansa bu da ciddi bir ilerlemedir.

Leave a Comment