Günlerden bir gün Formula 1 ile ilgili bir film izliyorum. Gayet keyifli, beğendiğim bir film. Bir aralık babam yanıma geldi, filmi biraz izledi. Yarış filmlerini de oldum olası sevmedim dedi, gitti. Filme bir şans vermedi, ön yargıyla yaklaştı.
Babamın bu tarz oldu olası sevmediği film türleri vardır. Muhtemelen hiç birini izlememiştir, yani en azından ben izlediğini görmedim. Bu filmden bir şey olmaz diye aradan sıyrılıp, kendi sevdiği türde bir filme geçmiştir hemen.
Hepimizin bu tarz sabit fikirleri vardır. Yeni bir şeyler denemeye az ya da çok hepimiz direniriz. Bazıları tabiri caizse yeni şeye kafa atar, balıklama atlar yani. Onları istisnai kişilikler olarak ayrı bir yere koyalım. Bu yazının konusu benim gibi yeni şeylere belli ölçülerde direnen ortalama kişiler hakkında.
Ben değişime çok açık birisi değilim, bu anlamda sabit fikirlilikte baya kayda değer bir noktadayım diyebiliriz. En sabit fikirli olduğum konu muhtemelen yemektir. Kendi kültürümüze has, klasik Türk mutfağının dışına zaruret olmadıkça çıkmam. Şu ana kadar da hatırladığım kadarıyla böyle bir zaruret olmadı. Yemek konusunda kendi konfor alanımda mutluyum yani.
Pizza, burger gibi batıdan gelen yemekleri de bu listeye dahil ediyorum. Türk mutfağından değiller ama artık bizim yemek kültürümüzde yeri var diyebiliriz. Annem bile evde pizza yapıyor ara sıra. Artık bu yemekler bizim kültürümüze girmiştir diyebiliriz diye düşünüyorum. Türk mutfağından kastım ortalama olarak Türkiye’de yaşayan hepimizin yediği yemekler. Suşi falan bu listede yok yani, annem henüz evde böyle bir şey yapmadı çok şükür :).
Suşi deyince tabi ki aklıma bir anım geliyor. Çalıştığım şirket bir gün etkinlik olarak herkesi Çin lokantasına götürecekti. Gelmek isteyenler isminin yanına tik atsın dendi. Ben tabi ki tik falan atmadım, sabit yemek fikrimle etkinliğe katılmadım. Daha önce hiç Çin yemeği yedim mi? Hayır. Yemeyi düşünüyor muyum? Hayır. Bütün yazının özeti bu iki soru ve cevabında zaten.
Yapmadım, gönüllü olarak yapmayı düşünmüyorum, mecbur kalırsam o zaman bakarız. Sabit fikirliliğin özeti tam olarak bu. Her durum için geçerli değil tabi ki. Köprüden atlama seçimiyle ilgili değil bu. Yemek, içmek, gezmek, film izlemek tarzı günlük hayatımızdaki şeyler. Paraşütle atlamak, yamaç paraşütü yapmak gibi ekstrem sporlar da dahil edilebilir listeye. Köprüden atlamak listede yok ama her halükarda. Köprüden atlamaya karşı çok sabit fikirlisin diyen birisi varsa soran kişide bir sıkıntı vardır.
Peki sabit fikirli olmak iyi midir, kötü müdür? Sabit fikir dediğimiz aslında ön yargının farklı bir şekli. İkisi hemen hemen aynı kapıya çıkar. Bir noktaya kadar ön yargılı, sabit fikirli olmak iyidir diye düşünüyorum. Aşırı noktalara gittiğinde insanı kısıtlar ister istemez. Belki yediğinizde Çin yemeği çok güzel bir şey olabilir. Bu tarz filmler kötüdür deyip hepsini tek kalemde silmeyip bir şans verseniz belki o film size bir şeyler öğretecek. Neyin nereden geleceğini bilemeyiz. Kontrollü sabit fikirlilik iyidir diyelim o zaman.
Not: Böyle bir yazı yazdım ama yine de Çin yemeği yemeyi düşünmüyorum, teşekkürler :). Başka yerlerde sabit fikirlerimi yıkmaya çalışacağım.